Bu, İtalya’da gerçekleştirilen üçüncü Uluslararası Bizans Çalışmaları Kongresi olacak, ülkemizce düzenlenen son seferden tam yetmiş sene sonra. Kaderin garip bir cilvesi sonucu, hem hazırlık koşulları hem de tarihsel ve siyasal koşullar açısından kendimizi yine olağanın oldukça dışında bir durumda bulduk.
-İtalya Bizans Araştırmaları Topluluğu Ulusal Komitesi Başkanı Antonio Rigo
İtalya Ulusal Bizans Çalışmaları Komitesi başkanı Antonio Rigo’nun 24. Uluslararası Bizans Çalışmaları Kongresi için hazırladığı açılış konuşmasındaki bu kısım, kongrenin 2021’de İstanbul’da gerçekleştirilemeyip Venedik’e ani bir şekilde taşınmasına işaret ediyor.[1] Rigo’nun andığı tam yetmiş sene önceki kongre ise, 1951’de siyasal sebeplerle Viyana yerine Palermo’da düzenlenen 8. Uluslararası Bizans Çalışmaları Kongresi. Bu Kongre, Bizans tarihçilerinin beş senede bir toplandığı, alanın en geniş katılımlı organizasyonlarından biri. Yaklaşık yüz senedir savaşlar gibi sebeplerle sekteye uğrasa da Bizans araştırmacılarını en uzun süredir bir araya getiren organizasyon.
Eğer 2021’de kongre planlandığı gibi İstanbul’da yapılsaydı, Rigo’nun yaptığı konuşmaya benzer bir şekilde İstanbul kongrelerinin de olağan dışı koşullarda gerçekleştiğinden söz edilebilirdi. İstanbul’da ilk kez 15–21 Eylül 1955 tarihleri arasında, başbakanlık, maarif vekaleti (milli eğitim bakanlığı), hariciye vekaleti (dışişleri bakanlığı) gibi devlet kurumlarının sponsorluğunda düzenlenen kongre, 6–7 Eylül pogromundan yalnızca bir hafta sonra yapıldı.[2] 2020 yazında ise Bizans’ın en belirgin mimari miraslarından biri olan Ayasofya, Türkiye’de müze statüsünden, yani çeşitli toplumsal grupların erişimine eşit açıklıkta ve düzenli bakımı ve korunmasına dair belli bir programı olan bir durumdan, yapının geleceğini belirsizleştiren, iki sene içinde tahribatına dair bolca habere şahit olduğumuz bir konuma alındı. Bizans tarihyazımında merkezi[3] bir yeri olan yapının durumundaki bu değişim şüphesiz kongrenin seyrini etkilerdi.
Nihayetinde, 22 Ağustos’ta, Venedik’in La Fenice tiyatrosundaki açılış oturumuyla, bu taşınmanın ağırlığı altında başladı 24. Uluslararası Bizans Çalışmaları Kongresi. Uluslararası Komitenin başındaki John Haldon’ın “Nihayet bugün, tabii planlanandan bir sene sonra, karşınızda size seslenebildiğim için çok memnunum” ya da dünyadaki Bizans kültürel mirasının yıkımına dair “tek tek örneklerden bahsetmeme gerek yok, çünkü hepimiz bunları biliyoruz” gibi sözlerle konuşmasında bu sorunlu taşınmanın detaylarından kaçınsa da, yıllarca Türkiye’de de eğitim vermiş olan Paul Magdalino, açıkça Türkiye’den katılımcıların yaşadığı bu sorunun en yakın zamanda telafi edilmesi çağrısı yaptı (şek. 1). Yani ilk fırsatta kongrenin İstanbul’da yapılmasını teşvik etti.[4]
Kongre’nin Venedik ayağı, Ca’ Foscari Üniversitesi’nin San Giobbe kampüsünün avlusunda bulunan on kadar taş yapı ve etrafındaki alanda, konuşmalar, poster sunumları, kitap tanıtımları ve dijital sergiler şeklinde cereyan etti. Burası, şehrin kuzey batısında, Yahudi mahallesinin hemen güneyinde yer alıyor, kampüs ve yurt binaları, çok net fiziki sınırları olan bu şehrin tam kenarında yükseliyor (şek. 2). Bina, tam da bu kenar konumu sebebiyle bölgede on dokuzuncu yüzyılda kurulan mezbahadan dönüştürülmüş. Hem fonksiyon (mezbaha) hem de toplumsal olarak marjinal olanın (Yahudi mahallesi) buluştuğu bu bölgede, Bizans çalışmaları kongresi için toplanmak, Bizans’ın tarihyazımındaki çoğunlukla ötekileşen yeri dolayısıyla da isabetli sayılabilir.
Bizans – Uygarlıklar Arasında Köprü başlığıyla, Rigo’nun da dikkat çektiği ve ilk kez on beşinci yüzyılda yaşamış kardinal Bessarion’un ilan ettiği gibi ikinci bir Byzantium[5] olan Venedik’te toplanılması, Bizans araştırmacıları için kongrenin ötesinde Bizans’la ilişkili materyal kültürü deneyimleme fırsatı sunuyordu. Herhalde çoğu katılımcı, Havariyün kilisesinin bir modeli olduğu düşünülen San Marco Bazilikası’nı ve bunun etrafında bulunan, Konstantinopolis’ten getirilen devşirme malzemeyi ziyaret etmiştir (şek. 3). Fırsat bulabilenler çok yakındaki Torcello adasındaki Santa Maria Assunta Katedrali’nin batı duvarındaki Kariye mozaiklerini andıran Anastasis ve Son Yargı sahnelerini barındıran mozaiği görmüştür (şek. 4). Şehrin ana caddelerinden birinde gezerken rölikleri Fener’deki Patrikhanede bulunan Aziz Khrysostomos’a adanmış kilisenin yanından geçmiş olabilir. Benim gibi kongrenin Bienale denk gelmesini fırsat bilenler, Bienalin ana mekânındaki (şek. 5) oktagonal kubbe dekorasyonunu süsleyen Theodora mozaiği (şek. 6) ile karşılaşmış olabilirler.
Bu ve benzeri pek çok karşılaşma şehrin Bizans’la olan bağını hatırlatırken günümüz İstanbul’u da kolay kolay akıldan çıkmıyordu. Italo Calvino’nun Marco Polo’ya Görünmez Kentler’de söylettiği “Ne zaman bir kent anlatsam Venedik’le ilgili bir şeyler söylüyorum” cümlesi tersi bir yönde benim Venedik gezime nüfuz etti. Halkın güvercin ve martılarla yakın ilişkisi (şek. 7), San Zaccaria iskele şeridinin Karaköy’ü andırması (şek. 8), turistlerin ve göçmenlerin aynı mekanlarda bambaşka deneyimler yaşaması hep İstanbul’u anımsattı.
Kongre programına genel bir bakış alanın pek çok disipline doğru genişlediğini hemen ortaya koyuyor.[6] Klasik arkeolojik ve metinsel çalışmaların yanı sıra dijital beşerî bilimler oldukça ön plandaydı. Ayrıca çevre tarihi yaklaşımları, feminist tarihi okumalar, Bizans’ın modern tarihyazımı dışındaki gösterimleri gibi alanlar da programda yer buldu. Genç araştırmacılarla alanın önde gelen isimlerinin aynı oturumlarda benzer konularda sunumlar yapması hatta kimi zaman oturumları birlikte düzenlemeleri de alan içindeki hiyerarşilerin pek de katı olmadığına işaret eden cesaret verici bir manzara. Bunun yanında, her bir oturumun konuşmacılarına bakıldığında görülen uluslararası karakter, dolayısıyla iş birlikleri, kongrenin düzenleyici yapısının ulusal komitelerden müteşekkil olmasının fonksiyonunu sorgulatıyor.
Kongrenin İstanbul’dan Venedik’e taşınmasıyla, İtalya’daki organizatörlerin iş birliği ve yaratıcılıkları sayesinde pek çok araştırma kurumu ve akademisyenin kongre etrafında şekillendirdiği projeler yine kongre çatısı altında kendilerine yer bulabildi. Digital Byzantium başlığıyla Türkiye’de üretilen projelerin dijital ortama aktarılabilenleri kongre alanının bir salonunda ziyarete açıldı,[7] ayrıca bunları düzenleyenlerin, projeleri katılımcılara açıklayabilecekleri büyük bir panel tertip edildi. Pera Müzesi’nde 2021 Kasım ve 2022 Mart ayları arasında ziyarete açık olan İstanbul’dan Bizans’a: Yeniden Keşfin Yolları, 1800-1955 ile “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!”: Popüler Kültürde Bizans da sanal gerçeklik gözlükleriyle bu alanda ziyaret edilebildi.
İstanbul’dan Venedik’e geçiş en çok Türkiye’de okuyan öğrencileri ve genç araştırmacıları sarstı. Pek çok kurumun Türkiye’den kongreye katılmak isteyen genç araştırmacılara desteğine rağmen bunların ancak bir kısmı fahiş vize, kayıt, seyahat, konaklama ücretlerini ödeme fırsatı buldu. Belki de en önemlisi kongreyi takip etmeyi planlayan tarih, mimarlık, arkeoloji, sanat tarihi, şehir planlama gibi disiplinlerde eğitim gören öğrencilerden, derslerinde çalışmalarını okudukları yazarlarla tanışma, onlara sorular yöneltme ve böyle öğretici bir organizasyonda görev alma fırsatları çalındı. Magdalino’nun açılış konuşmasında bu panelin İstanbul’da olması durumunda olacakları salondakilerin gözünde canlandırışı, Türkiye’den akademisyenlerin önünde organizasyonel bir hedef olarak duruyor:
Unutmamalı ki Uygarlıklar Arasında Köprü olarak Bizans teması kongrenin İstanbul’da yapılacağı düşünülürken ortaya çıkarılmıştır. İstanbul’da, Doğu ve Batı arasında köprü olarak Bizans teması apaçıktır, İTÜ’nün Maçka kampüsünde planlandığı gibi toplandığımızda, boğazdan Asya’ya doğru bakarken, o da gözümüzün içine bakardı.
Emir Alışık, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü / İstanbul Üniversitesi, Sanat Tarihi Bölümü, Doktora Adayı.
[1] Bizans / Doğu Roma İncelemeleri Türkiye Milli Komitesi Başkanı merhum Melek Delilbaşı ile yapılan söyleşi için bkz. Melek Delilbaşı, “’24. Uluslararası Bizans Çalışmaları Kongresi, 23-28 Ağustos 2021, İstanbul (ICBS 2021), Neden Olmadı, Olamadı?’ Melek Delilbaşı ile Söyleşi,” söyleşiyi yapan Buket Kitapçı Bayrı, Toplumsal Tarih 348 (Aralık 2022).
[2] 1955 Kongresine dair detaylı bilgi için bkz. Buket Kitapçı Bayrı, “The 10th International Congress of Byzantine Studies, Istanbul, September 15–21, 1955,” YILLIK: Annual of Istanbul Studies 1 (2019): 123-144. https://doi.org/10.53979/yillik.2019.7
[3] Yapının tarihyazımındaki yerine eleştirel bir bakış için bkz. Roland Betancourt, “The Monuments We Privilege, or, How to Write an Ethical History of Byzantium,” YILLIK: Annual of Istanbul Studies 3 (2021): 171–176.
[4] Açılış konuşmaları için bkz. https://youtu.be/2se-A8vpLgw (erişim tarihi, 06.10.2022)
[5] Kastedilen Konstantinopolis.
[6] Kongre programı ve bildiri özleri için bkz. https://byzcongress2022.org/programme/ (erişim tarihi, 25.10.2022)
[7] Tüm sergilere şu adresten erişilebilir: https://byzcongress2022.org/digital-byzantium/#exhibitions (erişim tarihi, 06.10.2022)