1893-1909 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu‘nun kozmopolit başkenti İstanbul‘da yaşamış ve birçok önemli yapıya imza atmış İtalyan mimar Raimondo D’Aronco‘nun ölümünün 80. yılında bu “Osmanlı Mimarı“nı hatırlayalım…
Raimondo D’Aronco (31 Ağustos 1857, Gemona – 3 Mayıs 1932, Sanremo)
İnşaat şirketi olan ve müteahhitlik yapan Girolamo D’Aronco (1825-1909) ile Santa Venturini’nin (1839-1879) yedi çocuğunun ilkidir. İlkokulu bitirdikten sonra, yerel Sanat ve Meslek Okulu’na yalnızca iki yıl devam etmiştir. Aile içinde ona Attila [Atilla] denmesine yol açacak kadar canlı ve isyankâr karakteri, babasının verdiği ağır cezanın nedeni olabilir: On dört yaşına basar basmaz (1871), babası onu Graz’a götürüp, ona mesleği öğretmesi için bir ustabaşına teslim etmiştir. Bu izah edilmesi olanaksız terk edilmenin acısı, çok sevdiği annesinden ve kardeşlerinden uzak kalması ve yetişkinlerin katı dünyasıyla yüz yüze gelme, onda zamanın hafiflettiği, ama bütünüyle silmediği derin bir iz bırakır.
D’Aronco, 1874’te Gemona’ya döner, önce babasının şirketinde babasıyla çalışır, sonra Torino’da istihkâm subayı olarak askerliğini yapar (1875-76), daha sonra
Venedik Akademisi’nin Dekorasyon ve Mimarlık derslerine kaydını yaptırır (1877-1880) ve Boito’nun izinden giden Giacomo Franco’nun derslerine girer. Akademi öğrenimini büyük bir başarıyla tamamladıktan sonra, birbiri ardı sıra yarışmalara katılır; bu yarışmalar, projelerinin özgünlüğü, düş gücü ve belirgin kişiliği sayesinde, D’Aronco’nun sivrilmesini sağlar.
1890’da, ilk büyük başarısına ulaşır: Torino’daki Birinci İtalyan Mimarlık Sergisi’nin cephesi için açılan yarışmayı kazanır. Bu sergide yapıtlarından bir seçkiyi sergileyerek edindiği başarıyı, 1892 ve 1893 yıllarındaki sergilerde de yineleyecektir. Yeni Ortaçağcılık yönelimli seçimlerinde, Viollet-le-Duc örneğine belirgin bir eğilim ve yeniliğe yönelik bir gerilim kendini gösterir; bu da onu, demir ve cam gibi yeni malzemelerin kullanımını desteklemeye götürür.
İtalyan hükümetinin verdiği görevle, Osmanlı Ulusal Sergisi’nin tasarımını yapmak üzere İstanbul’a gelir. Şehri yerle bir eden şiddetli deprem (10 Temmuz 1894), serginin sonu ve Osmanlı hükümetinin sayısız iş siparişinin başlangıcı olur: D’Aronco, mahallinde incelemeler ve hasar görmüş kamu binalarının restorasyonu için çeşitli hükümet komisyonlarına üye atanır; bu arada, sultanın özel ikametgâhı olan Yıldız Sarayı’ndaki bazı binaların yeniden yapılandırılması üzerine çalışır. İstanbul’un iki önemli anıtını, Kapalı Çarşı’yla Ayasofya Bazilikası’nı restore etme yükümlülüğünü üstlenir ve Ziraat Bakanlığı’yla dört yıllık bir anlaşma imzalar.
20. yüzyılın başlarında gerçekleştirdiği projelerde (Botter Evi) Fransız-Belçikalı Art Nouveau’nun etkisi fark edilse de; referans noktası, Viyana, özellikle Wagnerschule’nin heyecan verici ortamıdır.
D’Aronco’dan bir Art Nouveau İstanbul klasiği: Botter Apartmanı
Sultanın terzisi Hollandalı Jean Botter için yapılmış olan ve son derece merkezi Rue de Pera’da (günümüzde İstiklal Caddesi) bulunan apartmanın zemin katında atölye ve dükkân, üst katlarında odalar vardır. Tırabzanlarla kapı ve pencere çerçevelerinin dövme demirlerini de kapsamak üzere, açıkça Art Nouveau etkisi taşıyan süsleme parçaları, bu yapıyı İstanbul’daki yeni üslubun ilk ve en önemli örneği kılar.
Botter Apartmanı’nda zemin kat, asma kat ve birinci kat arasındaki alanda Sultan’ın terzisi HollandalI Jean Botter’in atölyesi, işliği, prova salonu ve mağazaları bulunur; kalan katlar ise, ailenin odalarına ayrılmıştır. Bu düzenleme, “Miethaus”a, bir başka deyişle, işyeri ve konut amaçlı binaya özgü düzenlemeyi model alır. Otto Wagner’in Ankerhaus modelinden başlayarak Viyana’da gelişme gösteren bu bina türü, Max Fabiani’nin Portois, Fix ve Artaria binalarıyla rasyonalizmin habercisi bir yönde evrilir; ayrıca, 1897-1901 yılları arasında Wagnerschule’nin öğrencileri için bir inceleme konusu oluşturur. D’Aronco, Viyanalılardan farklı olarak, kaplamanın seramik ya da mermerle dönüştürülecek iki boyutlu bir kavram olduğu cephe araştırmalarıyla ilgilenmez, çünkü süslemenin mekân ve hacimle bağlantılandırıldığı plastik ve esnek bir öğe olarak duvar üzerinde ısrar eder.
Ünlü “kırbaç darbesi” motifinin hâkim olduğu balkon ve kapılardaki dövme demirlerden, kadın başlarındaki bağ ve kurdeleler, orta katları süslemek için koyulan şeridi kuşatan flora ve gül teması çeşitlemelerine kadar Botter Apartmanı’nın süslü kısımları, D’Aronco’nun uluslararası Art Nouveau kaynakları çevresinde gerçekleştirdiği araştırmanın doruk noktasını temsil eder. Bu aşamada Fransız-Belçikalı etkisi ağır basar; ne var ki, bu etki, D’Aronco için sürekli bir referans modeli olan Viyanalı Joseph Maria Olbrich’in eserinin süzgecinden geçirilir. Sanatçının Avrupa’daki ve uluslararası Art Nouveau’nun serüvenine katılımı, Osmanlı-İslam sanatını yeniden değerlendirme yönünde evrilir; D’Aronco, Osmanlı-İslam sanatını Orta Avrupa mimarlık kültüründeki modern gelişmelerle bütünleştirir – zaten büyüleyici Şark sanatı, bu kültürün önde gelen mimarlarından bazılarının anlatım arayışının yapıtaşlarından birini oluşturmaktadır.