14. yüzyılın ortalarında, Osmanlı topraklarında yürütülen inşaat faaliyetlerinde yerel halktan Bizanslı ustaların kullanılması, Bizans mimari pratik ve üslubunun (tuğla dizimi, dekorasyon) Osmanlı yapılarına da aktarılmasına ve dolayısıyla görünüşte Bizans, işlevde Osmanlı binaların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bunun yanı sıra, yakın çevredeki Bizans yapılarından sökülen parçaların yeni inşaatlarda malzeme olarak kullanılması, söz konusu aktarımı daha da güçlü kılmıştır. Osmanlıların inşaat malzemesi devşirmelerinde ekonomik sebeplerin ağır bastığı görülür. Taş çıkarmaya ve işlemeye harcanacak zamanı ortadan kaldırmak, çok daha az insanla çok daha hızlı şekilde inşaat yapmalarına olanak tanımıştır. Bu sayede, bu dönemde Osmanlı mimari faaliyetleri devşirme işçi ve malzeme ile hızlıca artmıştır. Behramkale’deki Hüdavendigar Camii (14. yy.) (fotoğraf 1) söz konusu döneme örnektir. Binanın neredeyse tamamı devşirme malzemeyle yapılmıştır. Öyle ki, Archaeological Institute of America tarafından yapılan ilk Assos kazısı (1881-1883) kapsamında binanın orijinalinde kilise olduğu iddia edilmiştir.
Öte yandan, devşirme malzeme, İstanbul’un fethinin Osmanlı mimarisinde yarattığı dönüşümü anlamamıza da yardımcı oluyor. Çünkü fetihle beraber, dünyanın belki de en büyük devşirme malzeme deposuna da erişim sağlanmıştır. Bizans döneminden kalan birçok yapı ve anıtın yıkılarak inşaat malzemesi olarak kullanılması, fetih sonrası İstanbul’unun yeniden canlandırılmasına olanak tanımıştır. Öyle ki, 16. yüzyıla kadar yapılan bütün sultan yapılarında devşirme malzeme kullanılmış olması kuvvetle muhtemeldir. 16. yüzyılın ortalarına doğru İstanbul ve çevresindeki devşirme malzeme potansiyelinin azalması sebebiyle, Osmanlılar kendi yapı malzemelerini üretmeye yönelmişler, bunun sonucu olarak devşirme malzeme kullanımı azalmıştır. Yine de 19. yüzyıla kadar sayılı yapıda devşirme malzeme kullanımı gözlenebilir. Devşirme malzemenin kullanıldığı son örnek Nuruosmaniye’nin (1755) Bergama’dan getirilen avlu sütunlarıdır.
Devşirilen malzeme iki farklı şekilde kullanılabilir. Birincisi, kaba inşaat malzemesi haline getirmektir. Devşirilişini gösteren doküman olmadığı müddetçe bu tip malzemenin tespit edilmesi çok zordur, çünkü bütünle uyumlu haldedir. Antik Theodosius Forumu’nun (4. yy.) (fotoğraf 2) kalıntılarının Beyazıt Külliyesi’nin (1505) inşasında kullanılması bu tip kullanıma örnek verilebilir. Külliyenin hamamının temelinde bulunan moloz taşlarının bir kısmının bozulmadan günümüze kadar gelmesi, kullanılan malzemenin kökenini tespit etmeyi mümkün kılmıştır. Devşirme malzemenin ikinci kullanım şekli ise, malzemeyi işlemeden olduğu gibi kullanmaktır. Genelde estetik ve sembolik niteliği yüksek olan malzemeler, yeni yapıları süslemek için oldukları gibi devşirilirler. Süleymaniye Külliyesi’nin (1557) inşası için İskenderiye ve Baalbek gibi uzak yerlerden devasa antik sütunlar getirilmesi ve bu sütunların taşınması için özel gemiler yaptırılması, bu tip kullanımlarda zahmetten kaçınılmadığını gösterir.
Süleymaniye gibi devasa projelerin yanı sıra, işlenmemiş devşirme malzeme kullanımının önemli çoğunluğunu diğer küçük yapılar oluşturur. Bu yapılar yakın çevrede kolayca erişebildikleri malzemeleri estetik kaygılarla ucuz ve hızlı bir yolla devşirmişlerdir. Bu tarz yapılarda kullanılan devşirme malzemelerde sıkça karşımıza çıkan motiflerden birisi de kuştur. İstanbul’da 4 farklı yapıda devşirme kuş motiflerine rastlanmıştır. Bu yapılardan bir kısmı günümüz İstanbul’unun gündelik akışında önemli bir yere sahipken, bazıları ise kıyıda köşede kalmış veya yok olmuştur.
Devşirme kuş motifi kullanılan yapıların en meşhuru, kuşkusuz ki bulunduğu bölgeye adını veren ve şu an İstanbul’un en büyük transit noktalarından biri olan Kazlıçeşme’dir. 1537 yılında inşa edilen çeşmenin orta ön kısmında bir kaz rölyefi mevcuttur (fotoğraf 3). Henry Maguire’ın tahminlerine göre, bu rölyef Osmanlı eseri değildir çünkü üslup olarak Bizans işçiliğine benzemektedir. 10. veya 11. yüzyılda yapılmış olması muhtemeldir. Konstantinos Lips Manastırı’nda (Fenari İsa Camii) (907) bulunan ve şu an İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sergilenen diğer kuş rölyeflerine de üslup olarak benzer. Maguire’ın iddiasına göre rölyef Bizans döneminde de bir çeşmede kullanılmış olabilir. Hakikaten, Roma ve Bizans’ta kaz motifi bahçeler ve çeşmelerle ilişkilendirilmiştir. Buna dayanarak, Maguire rölyefin geldiği yeri saptamaya çalışmış ve günümüz Kazlıçeşme sınırları içerisinde bulunan eski Bizans imparatorluk bahçesi Aretai’den geldiğini ileri sürmüştür, ki devşirme malzemeler genelde en yakın yerlerden temin edilirdi.
Kazlıçeşme kadar bilinmese de, yine o kadar önemli bir yapıda kendini gösteren başka bir kuş rölyefi ise Cevahir bedesteninin (15. yy.) şark kapısının üstünde yer alan kartal armasıdır (fotoğraf 4). Söz konusu arma, uzun süre boyunca bedestenin kökeni hakkındaki tartışmaların da merkezinde yer almıştır. Osman Nuri Ergin, 1949 yılında kartal rölyefini göstererek yapının orijinalinde Bizans yapısı olduğunu iddia etmiştir. Lakin, Ekrem Hakkı Ayverdi, Osman Nuri’nin bedestenle ilgili çalışmasının hatalarla dolu olduğunu farklı yönleriyle ispatlamıştır. Bedestenin mimari üslubu yarımadadaki diğer Osmanlı yapımı Sandal Bedesteni (15. yy.) ile uyumludur, aynı zamanda Bizans ticari hayatının döndüğü diğer merkezlerden de görece uzaktır. Dolayısıyla kartal rölyefinin başka bir yapıdan devşirilmiş olma ihtimali daha yüksektir. Ayverdi kartal rölyefinin sadece estetik amaçlarla oraya yerleştirildiğini düşünse de, kartalın Bizans imparatorluk sembolü olması, rölyefin imparatorluk ideolojisine ve Osmanlıların kendilerini Roma mirasının üstlenicisi olarak görmelerine bağlı olarak bilerek devşirildiği Çiğdem Kafesçioğlu tarafından ortaya atılmıştır. Yine de kartal motifinin Selçuklulardan beri sıkça karşımıza çıkması, dolayısıyla halkın tanıdığı bu motifin Türklerin repertuarına çok öncelerden beri girmiş olduğu da unutulmamalıdır.
Devşirme kuş motifinin kullanıldığı başka bir yapı ise Kırkçeşme çeşmesidir. Mimar Sinan tarafından inşa edilen meşhur Kırkçeşme su sisteminin onlarca uzantısından biri olan bu çeşme, eskiden Atatürk Bulvarı üzerinde Gazanfer Ağa Medresesi’nin (16. yy.) karşısında yer alırdı. Yol genişletme çalışmaları sebebiyle çeşme yıkılmış ve başka bir yerde tekrar inşa edilmesi için taşları numaralandırılmıştır. Lakin, bahsi geçen tekrar yapım süreci hiçbir zaman gerçekleşmemiş ve taşlar kaybolmuştur. Neyse ki, yapının sol ön tarafında bulunan çifte tavus kuşu rölyefi (fotoğraf 5) Ayasofya Müzesi (6. yy.) koleksiyonuna 277 envanter numarası ile eklenmiştir. Tavus kuşu diriliş, ölümsüzlük, cennet gibi kavramlarla ilişkilendirildiği için Hıristiyanlıkta mistik bir öneme sahiptir. Bunun yanı sıra rölyefin üzerindeki meyve ve bitki motiflerinin hayatı sembolize ettiği düşünülür.
Yazımızdaki son devşirme kuş Atikali’deki Kumrulu Mescit’tedir (15. yy.). Yapının inşaat yılı ve süreci hakkında çok şey bilinmez. Lakin, mimarı Fatih dönemi mimari faaliyetlerinin önde gelen isimlerinden, Eski Fatih Camii’nin (1470) de mimarı olan Atik Sinan’dır. Mescit ismini, dış cephesine yerleştirilmiş, iki kumruyu (veya güvercini) bir tastan su içerken gösteren rölyeften alır (fotoğraf 6). Kafesçioğlu, Constantinopolis / Istanbul (2009) başlıklı kitabında rölyefin Bizans eseri olduğunu belirtir. Güvercin Hıristiyanlıkta Kutsal Ruh, barış ve saflık gibi kavramları temsil ettiği için Bizans ikonografisinde sıklıkla karşımıza çıkar.
Kaynakça
Ayverdi, Ekrem Hakkı. Fatih Devri Mimarisi. İstanbul: İstanbul Maatbası, 1953. *
Eyice, Semavi. Eski İstanbul’dan Notlar. İstanbul: Küre Yayınları, 2006. *
Jevtić, Ivana, ve Suzan Yalman, ed. ‘Spolia’ Reincarnated: Afterlives of Objects, Materials and Spaces in Anatolia from Antiquity to the Ottoman Era. Istanbul: Koç University Research Center for Anatolian Civilizations (ANAMED), 2018. *
Kafesçioğlu, Çiğdem. Constantinopolis / Istanbul: Cultural Encounter, Imperial Vision, and the Construction of the Ottoman Capital. Pennsylvania: The Pennsylvania State University Press, 2009. *
Maguire, Henry. “Gardens and Parks in Constantinople.” Dumbarton Oaks Papers 54 (2000): 251-64.
Ousterhout, Robert. “Ethnic Identity and Cultural Appropriation In Early Ottoman Architecture.” Muqarnas Online 12/1 (1994): 48-62.
Tanyeli, Uğur, ve Gülsün Tanyeli. “Osmanlı Mimarlığında Devşirme Malzeme Kullanımı (16.-18. Yüzyıl).” Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi 2/4 (Nisan 1989): 23-31. *
Yavuz, Mehmet Fatih. “15. ve 16. Yüzyıllarda Osmanlı İstanbul’unda Devşirme Malzeme Kullanımı.” Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı 17/26 (Bahar 2019): 421-446.
Yenigün, Sudi. İstanbul’un İncileri: Sur İçi Camileri. İstanbul: İBB Kültür A.Ş. Yayınları, 2013. *
Yüksel, Şükran. “Ayasofya Açıkhava Müzesi ve Dış Nartex’indeki (Ayasofya’ya Ait Olmayan) Bizans Mimari Parçaları.” Doktora tezi, İstanbul Üniversitesi, 1975. *
* ile işaretlenen eserler İstanbul Araştırmaları Enstitüsü kütüphanesinde mevcuttur.
Fotoğraflar
Fotoğraf 1: Sinan Doğan, Flickr.
Fotoğraf 2: University of Oxford Last Statues of Antiquity Database.
Fotoğraf 3: Bilinmiyor.
Fotoğraf 4: Fatih Kaplan, Twitter.
Fotoğraf 5: Nicholas Artamonoff, Dumbarton Oaks.
Fotoğraf 6: Cenan T, Google Maps.
Yazar: Muhammed Zinciroğlu