On dokuzuncu yüzyılın başlarından itibaren, bir diğer deyişle Osmanlı Devleti’nin son yıllarında spor, ülkedeki pek çok şeyin aksine çevreden merkeze doğru gelişen bir seyir izlemiştir. Bu yıllarda Sultan II.Abdülhamid’in uyguladığı istibdat politikası, ülkenin yanı başına kadar gelmiş modern dalgayı payitahttan uzak tutmayı başarıyor, ancak özellikle Osmanlı’nın dışa açılan kapısı olan kozmopolit liman şehirlerine o kadar da etki edemiyordu. Bunun sonucu olarak İskenderiye, Selanik, İzmir gibi şehirler modern sporların Osmanlı topraklarına ilk girdiği yerler oldular. İstanbul’un, özellikle de şehrin her hareketi izlenen genç Müslüman elitinin, bu hareketlere katılması için biraz daha, en azından II. Meşrutiyet’e kadar beklemesi gerekti. Her ne kadar bu “geç kalmışlık” hissiyatının üstesinden çabuk gelindiyse de, İstanbul’un doğmakta olan yeni Türkiye’nin spor merkezi olması için zamana ve yardıma ihtiyacı vardı. Osmanlı’nın Batı dünyasıyla bağını kuran okullar bu noktada devreye girdiler.
Robert Kolej’in Türkiye spor tarihindeki yerini her şeyden önce bu durum üzerinden okumak gerekir. Daha II.Meşrutiyet’in öncesinde, yani ülkede modern sporların varlığını bilenlerin sayısı bile bir elin parmaklarını zor geçiyorken, Robert özellikle İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri üzerinden yükselen spor dalgasının içinde yer almayı başarmıştı. Okulun hem bu dönemin Osmanlı’sının şartlarından bağımsız kalabilmesi, hem de Anglosakson dünyasıyla olan kültürel bağları Robert Kolej’i tüm diğer okullardan ve kurumlardan çok daha önce İstanbul’un spor merkezi yapmayı başarmıştı. Okulun kurucusu Dr. Cyrus Hamlin’in beden eğitiminin öğrencilerin yetiştirilmesinin ayrılmaz bir parçası olduğuna olan derin inancı da, 1863’ten itibaren çok ciddi bir beden eğitimi programının okulda var olmasını sağladı. Bu yıllarda Osmanlı’da askeri eğitim dışında bir beden eğitimi konsepti henüz tanınmıyordu bile.
1896’ya, yani ilk modern Olimpiyat’ın yapıldığı seneye gelindiğinde, okulun Amerikalı öğretmenleri sporun yeni çağın alamet-i farikalarından biri olacağının çoktan farkına varmışlardı. Aynı yıl Robert Kolej Spor Derneği kuruldu. Dernek, Ege’deki birkaç Rum derneğiyle beraber Osmanlı toprakları içindeki ilk spor kulübüydü.
Okulun spor derneği, yalnızca spor faaliyetleri yapmakla kalmadı, sporun şehre ve ülkeye açılmasında da hayati rol oynadı. Avrupa’da ve Amerika’da hızla yayılan Olimpik kültürün okuldaki yansıması olarak 1897’de Field Day (spor bayramı) geleneği başladı. İlk yıllardan itibaren Field Day organizasyonlarına bakıldığında, çok sayıda spor dalını kapsayan bu etkinliğin Olimpiyat’tan ne derece etkilendiği ve ne kadar kapsamlı olduğu görülecektir.
İlerleyen yıllarda yapılan kimi etkinliklerde branş sayısı o kadar fazladır ki, Robert Kolej’in pek çok kez Türkiye’nin en kapsamlı spor etkinliğini düzenlediğini iddia etmek yanlış ya da abartılı olmaz. 1904’te Türkiye’nin ilk spor salonu Dodge Gynasium’un açılmasıyla beraber, Robert’in sporun kalbi olma özelliği iyice perçinlenmişti. Okulun destekçisi William Dodge’un ismini taşıyan bu salon aynı zamanda Avrupa’nın ilk okul spor salonuydu.
Bu yazı, Dağhan Irak’ın Bir Geleneğin Anatomisi: Robert Kolej’in 150 Yılı 1863 – 2013 sergi kataloğunda yer alan makalesinden alınmıştır.