Edebiyatın zaman içinde yaşadığı değişim hem içinden çıkardığı önemli yaratıcıların ortaya koyduğu verimin etkisine bağlıdır, hem de kendi dışındaki hayatın beklentilerine uygun arayışlara yönelir. Bu iki etki alanı bütün edebiyatı kendi yatağına çeker. Türk edebiyatının Tanzimat’la birlikte kabuğunu kırma çabası da bu yolda yaşandı.
Mina Urgan, Berna Moran, Şiar Yalçın, Memet Fuat, Özdemir Nutku, Aziz Çalışlar, Talat Sait Halman, Jale Parla, Gündüz Vassaf, Robert Kolej’den yetişmiş yazarlardır ki, bir arada anılırken de herhangi bir üniversitenin tek başına yapabildiğinden daha çoğunu ortaya koydukları belirtilebilir. Bunun nedenleri üstünde ayrıca durulabilir belki, eğitim anlayışının çağdaşlığından, Batı edebiyatlarına dönük yüzünden, İngilizcenin dünya edebiyatıyla iç içe geçiren olanaklarından. Ayrıca kimilerinin Kolej’den sonra üniversitede İngiliz dili ve edebiyatı bölümlerinden de geçmiş olmaları, bu yazarların ortak yazgısını gösterir gibidir.
Mina Urgan (1915-2000), İstanbul Üniversitesi’nin Fransız Dili bölümünü bitirdikten sonra, İngiliz Dili bölümünde doktorasını yaptı. İngiliz Edebiyatı Tarihi çalışmasının yanı sıra, Thomas More, Shakespeare, D.H. Lawrence, Virginia Woolf üstüne vazgeçilmez kaynaklar olarak kullanılan incelemeler yaptı. Özellikle Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More adlı çalışması önemli bulundu. İngilizceden önemli yapıtlar çevirdi. Bir Dinozorun Anıları (1998) kitabı büyük satış rakamlarına ulaştı. Her zaman çok önemli ve değerli bir hoca olarak anıldı.
Jale Parla (1945) Robert Kolej’den sonra Harvard Üniversitesi’nde Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde doktora yaptı. Edebiyat eleştirisini asıl uğraşı olarak seçti. İlk yazılarını Varlık dergisinde yayımladı. Çeşitli edebiyat anlayışlarını inceledi, modernizm ve postmodernizm üstüne daha yoğun çalıştı. Don Kişot’tan Günümüze Roman kitabındaki incelemeleri özellikle anılmalı.
Tomris Uyar (1941-2003) öykü denince ilk akla gelen yazarlardan oldu. Özellikle kurucuları arasında yer aldığı Papirüs dergisinde yayımladığı yazıları ve öyküleriyle tanındı. İpek ve Bakır, Ödeşmeler, Diz Boyu Papatyalar, Yürekte Bukağı gibi kitaplarından sonra öykücülüğümüzün unutulmaz yazarları arasında yer aldı. Bunun bir nedeni –günlükleri ve denemeleri dışında– yalnızca öykü yazmasıysa, bir nedeni de başta dil olmak üzere, öykünün biçimsel özelliklerine verdiği değerdi. Tomris Uyar, kısa öykünün biçimine ve diline değgin sorunların çözümüne kendince karşılıklar vermişti. Ayrıntılardan öykünün anlamına, gerçekliğine varmayı amaçlayan bir anlayışta, olayları değil de, ayrıntılarda beliren durumlardan çıkan kişilerin öyküsünü yazdı. Popüler edebiyatın gerektirdiği ilişkilerin dışında, kendi kozasında ipek gibi bir yazıyı örmekten başka kaygısı olmayan bir yazardı Tomris Uyar. Bu arada en iyi çevirmenler arasında yer aldı, klasik ve çağdaş, dünya edebiyatından çok sayıda önemli yapıtı Türkçeye çevirdi.
Pınar Kür (1943) Robert Kolej’in yüksek bölümünden sonra Paris’e gitti, tiyatro çalışmalarında bulundu. Doktorasını tiyatro alanında yaptı. İlk öyküleri Dost (1971-1973) dergisinde yayımlandı. İlk romanı Yarın… Yarın… çeşitli yanlarıyla tartışıldı. Bir Cinayet Romanı’nda postmodern biçimler kullandığı belirtildi. Romanlarını ve öykülerini, ikisinden de kopmadan, birbirine koşut tutacak biçimde yazdı.
Orhan Pamuk (1952) Robert Kolej’den sonra İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde okudu, İÜ Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi. 1980’den sonra hemen ilk romanlarıyla ortaya çıkan genç yazarlar arasındaydı ve çok geçmeden kendine özgü bir yol çizmeye başladı. İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları’ndan sonra, roman sanatımızın ana akımından ayrı, yeni bir roman anlayışı oluşturmaya başladı. Bir modern roman örneği olan Sessiz Ev’den sonra, özellikle Beyaz Kale romanı, ilk dönemiyle sonrası arasında bir köprü oldu. Kara Kitap bu yeni anlayışının ilk kapsamlı örneğiydi ve bu romanıyla çok tartışıldı. Bu arada çeşitli dillere çevrilmeye başladı. Postmodern tekniklerden yararlandığı romanlarıyla, roman sanatımızda yeni bir yolun açıcısı oldu. Bu roman anlayışı daha genç yazarlar arasından izleyiciler buldu. Orhan Pamuk çok sayıda ödüle de değer görüldü. Ama özellikle 2006 Nobel Edebiyat Ödülü, Türk edebiyatının dünya dillerine çevrilmesi konusunda engellerin kalkmasına neden olacak kadar önemli oldu. Kitapları altmıştan çok dilde, yüzü aşkın ülkede yayımlandı, on milyonu aşan sayıda basıldı.
Perihan Mağden’in (1960) ilk romanı Haberci Çocuk Cinayetleri ve Refakatçiromanları yeni bir yazarın yaratıcı ürünleri olarak karşılandı. Sonra gazete yazarlığı geldi. 1997’den başlayarak uzun süre Radikal’de, ardından RED dergisi, yeniden Radikal ve Taraf gazetelerinde yazdı. Sert, sivri, polemikçi dilini çok kendine özgü bir üslupla tamamladığı gazete yazıları ilgi gördü. İki Genç Kızın Romanı sinemaya uyarlandı.
Robert Kolej yeni Türk şiirinin farklı kuşaklarından önemli şairlerinin de geçtiği bir okul oldu. Kolej sıralarından geçmiş şairlerden söz edildiğinde, en başa Ülkü Tamer’i almak gerekir. Ülkü Tamer (1937) Robert Kolej’i 1958’de bitirdi. Gençlik yıllarında tiyatronun içinde oldu. Oyunculuk yaptı. Yetmişin üstünde kitap çevirdi. Milliyet Çocuk, Milliyet Sanat, Sanat Olayı dergilerini yönetti. İlk şiiri 1954’te Kaynakdergisinde çıktı. Asıl önemlisi, İkinci Yeni yıllarından bu yana, her zaman değeri bilinmiş şairlerimizden oldu. Aslında somut görünen ama yalın bir şiir dili içinde, imgeci, çağrışımlar üreten soyutlamalarla anlatılabilecek bir şiir dili oluşturdu. Tek öykü kitabı Alleben Öyküleri’nde Gaziantep’te geçen çocukluk yıllarından izlenimler vardır.
Lâle Müldür (1956) Robert Kolej’den sonra Manchester Üniversitesi’nde ekonomi öğrenimini tamamladı. Lisansüstü öğrenimini Essex Üniversitesi’nde edebiyat sosyolojisi alanında yaptı. İlk şiirleri 1980’de Yazı ve Yeni İnsan dergilerinde çıktı. Birçok dergide şiirleri ve yazıları yayımlandı. Bazı şiirleri bestelendi, filmlerde kullanıldı. Şiirleri İrlanda ve Fransa’da yayımlandı. Tarihe, coğrafyaya ilişkin göndermelerle ve kutsal metinlere ve eski kültürlere ilişkin çağrışımlarla kendine özgü bir şiir dünyası yarattı. Şiirleri bir tür şiirsel metinlere de benzetildi ve yeni Türk şiirinde benzersiz bulundu. Radikal gazetesinde yazılar yazdı.
Bu yazı, Semih Gümüş’ün Bir Geleneğin Anatomisi: Robert Kolej’in 150 Yılı 1863 – 2013 sergi kataloğunda yer alan makalesinden derlenmiştir.