Sayısız görgü tanığı tarafından kaleme alınan Quattrocento dönemine ait metinlerde de belirtildiği üzere, II. Mehmed’in komuta ettiği Osmanlı ordusunun, Konstantinopolis’i 1453 yılının 29 Mayıs sabahı fethettiği konusunda genel bir görüş hâkimdir. Modern bilim de bu konuda hemfikirdir ve olayın anıtsal niteliğinin özellikle üzerinde durmaktadır. Günümüzden bir örnek vermek gerekirse, Steven Runciman kuşatma hakkındaki meşhur kitabına şu sözlerle başlar: “Tarihçilerin sıradan insanlar olduğu günlerde, Konstantinopolis’in 1453 yılındaki düşüşü Ortaçağ’ın sonu sayılmaktaydı.”[1] Oldukça geniş bir literatürden oluşan kuşatma anlatılarında gerçek tarihe ilişkin bilgi veren tanıklıklar arasında güvenilir kaynaklar olarak üç yazardan bahsetmek mümkündür: Venedikli hekim Nicolò Barbaro: “in questo zorno de vinti nuove de mazo”[2]; Pera’nın Cenevizli podestası Angelo Giovanni Lomellino: “29 elapsi [Mayıs]”[3]; Başpiskopos Leonardo Giustiniani: “quarto Kalendis Maii [Iunii] die videlicet Martis [Salı].”[4] [1 Mayıs (Haziran) Salı]. Buna ek olarak, bu konuya ilişkin en önemli beyanlar, son Bizans imparatoruyla akraba olması muhtemel papa elçisi ve Konstantinopolis’in en yüksek mevkili din adamı Kardinal Isidoros’a aittir.[5] Kardinal Isidoros, yağma sırasında yaralanmış ancak sağ kurtulmuştur. Kısa bir süre için esir düşen Kardinal, fidyeyle serbest bırakılmış ve sultanın casusları onu ararken o, Pera’daki Cenevizlilerin arasına gizlenmiştir. Belki de Isidoros’un imparatorlukla olan bağından haberdar olan sultan, onun kaçmayacağından ve Konstantinopolis tahtında hak iddia etmeyeceğinden emin olmak istemiştir. Isidoros nihayetinde Pera’dan Girit’e ve oradan da Batı’ya kaçmayı başarmıştır. Venedik hâkimiyetindeki Girit’e sığınan Isidoros, İtalya’da bulunan Kardinal Bessarion’a ve papaya mektup yazmış ve mektuplarında[6] şehrin düştüğü tarihi belirtmiştir. Bessarion’a yazdığı mektupta şu ayrıntılar dikkati çeker:
Kuşatmanın üstünden elli üç gün geçmesine rağmen Türk [II. Mehmed] muvaffak olamadı […] Mayıs’ın yirmi dokuzunda, şafak söktükten biraz sonra, günün ilk ışıkları bizim tarafın görüşünü kısıtlarken Türkler harekete geçerek karadan ve denizden şehre hücum etti.[7]
Kardinal Isidoros, Papa V. Nikolaos’a yazdığı mektupta da aynı tarihi tekrarlamıştır: “elli dört gün direndik […] elli beşinci günde […], Mayıs’ın 29’unda […] Konstantinopolis şehri […] zapt edildi.”[8]
Isidoros’un Kardinal Bessarion’a yazdığı mektupta geçen tarihin bağlamı detaylıca incelenecek olursa, onun bu tarih konusunda neden bu kadar hassas olduğu anlaşılacaktır. Okültizm taraftarı olan Isidoros, on beşinci yüzyılda yaşayan diğer birçok insan gibi astrolojiye karşı derin bir inanç besliyordu.[9] Isidoros, Girit’e vardıktan kısa bir süre sonra kaleme aldığı mektupta, 29 Mayıs tarihine ilişkin şunları aktarmıştır: “Girit, 6 Temmuz 1453”[10]; “[…] o [II. Mehmed], İran’ın tecrübeli astrologlarına danıştığı vakit en şiddetli saldırısını gerçekleştirdi. En büyük hedefine ulaşmak için onların tavsiyelerine ve kararlarına bel bağladı.”[11]
[…] Isidoros bu detaya ilişkin sağlam bir bilgi almış olmalıydı. Mehmed’e manevi bir rehber, bir mürşit olan Sufi Şeyh Akşemseddin’in[12] sultanla yaptığı yazışmalarda, sultanın ondan Konstantinopolis’in fethinin gerçekleşeceği hayırlı günü inzivaya çekilip tam olarak öğrenmesini istediğinden söz edilir.[13] Isidoros’un bu ilgisi dikkate alındığında, bu tarihlerin, hem onun hem de Quattrocento dönemindeki birçok insan için önem arz etmesi şaşırtıcı olmasa gerek. Bununla birlikte, 29 Mayıs Salı gününe atfedilen “uğursuz” niteliklerden bahseden ilk kişi Isidoros’tur. Öyle ki mektubunda 29 Mayıs’ı ünlemle imlediği “infestum [Lat. uğursuz]” ve “execrabilem diem [Lat. lanetli gün]” sıfatlarıyla anmıştır. 6 Temmuz 1453 tarihinde Bessarion’a yazdığı mektupla aynı tarihi taşıyan bir başka mektupta (“ex Candida insulae Cretae pridie nonas Julii MCCCCLIII”), 29 Mayıs’ın “niteliği” hakkında daha detaylı bilgiler vermiştir:
Ah o bedbaht gün, böylesi bir sıfatla tarif etmek dinen caizse, şehit Azize Theodosia’nın doğumunu müjdeleyen o yortu günü, ebediyen uğursuz ve Hristiyanların başına gelen en büyük felaketin yaşandığı gün olarak anılacak o gün: 29 Mayıs.[14]
Mektupta, bir antik Roma geleneği olan “uğurlu” ve “uğursuz” günlere gönderme yapan infelix [Lat. talihsiz], festus [Lat. yortu] ve infestus [Lat. uğursuz] gibi terimler kullanılmıştır ki bu da Kardinal Isidoros’un Yunanca yazdığı kayıtta, ἀποφρὰς ἡμέρα [Yun. ismi lazım olmayan gün] terimini kullanmış olması gerektiğini düşündürmektedir. Bu terim, hümanist bir katip-tercüman tarafından infestus dies [Lat. uğursuz günler] olarak çevrilmiştir. Bu gönderme, kaydedilen ilk örnektir. Acaba Kardinal Isidoros söz konusu güne uğursuz nitelikler atfeden ilk kişi miydi? Yoksa bu hâlihazırda herkesçe bilinen bir şey miydi? Bununla birlikte, günümüzde Yunanların salı günlerini ve genel olarak Mayıs ayını uğursuz kabul ettikleri ve bu günlerde herhangi bir işe girişmekten kaçındıkları da bilinen bir gerçektir.
Yine de tarihçi “29 Mayıs Salı” tarihinin ne denli doğru olduğunu sorgulayabilir. On beşinci yüzyıla ait bu tarihin, Quattrocento döneminde kullanılan takvime göre hesaplandığı dikkatli gözlerden kaçmayacaktır. Bu takvim, şimdilerde kullanılandan farklıdır. Ortaçağ boyunca, adını Iulius Caesar’dan alan ve MÖ 46 yılında Yunan astronomların yardımıyla oluşturulan Jülyen takvimi kullanılmıştır. Bugün ise Ekim 1582’de Papa XIII. Gregorius tarafından kullanıma sunulan ve genellikle Gregoryen takvimi adıyla bilinen takvimi kullanmaktayız. Bu yeni takvimde, 4 Ekim 1582 Perşembe gününü, 15 Ekim 1582 Cuma günü izler ve eski Jülyen takvimine ait tarihler artık geçerli değildir.[15] Jülyen takvimine göre 29 Mayıs 1453 Salı gününün, Gregoryen takvimde 6 Haziran 1453 Perşembe gününe karşılık geldiğini basit bir hesaplamayla tespit etmek mümkündür. Yine de bu değişiklik ne akademik çevrede ne de halk tabanında karşılık bulmuştur. Üstelik Konstantinopolis’in fethi hâlâ Jülyen takvimine göre hesaplanan tarihte kutlanmakta ve anılmaktadır. Görünen o ki, 1582 yılına gelene kadar Jülyen takvimine ait tarih hafızalara kazınmış ve infestus dies’e (ἀποφρὰς ἡμέρα) atfedilen tüm olumsuz anlamlar, takvim değişse bile günümüze dek varlığını sürdürmeye devam etmiştir.
1453 yılındaki kuşatmaya ilişkin gözlerden kaçan bu takvim değişikliğinin yanı sıra dikkate alınması gereken bir başka nokta daha vardır. Kuşatmanın tarihine kesinlik katan astronomik bir olay yaşanmıştır. Nicolò Barbaro, Osmanlı ordusuna şehrin düştüğünü müjdeleyen ve şehri savunanların moralini altüst eden bir Ay tutulmasından bahseder.[16] Olayı titizlikle anlatan Barbaro, tutulmanın 22 Mayıs’ta gerçekleştiğini aktarsa da yanılmaktadır. Çünkü Ay tutulmasının gerçekleşebilmesi için Ay’ın dolunay evresinde olması gerekir ki dolunay, 24 Mayıs (Jülyen takvimine göre) tarihinde gerçekleşmiştir.[17] Olaya tanıklık eden Nestor İskender’in yazdığı Slavca anlatı da bu Ay tutulmasından bahsediyor olmalıdır; tüm Ay tutulmalarında görülen kırmızı tonlar burada doğru bir şekilde aktarılmıştır.[18] Ayrıca Nestor İskender bu Ay tutulmasını Kutsal Ruh’un şehri terk etmesiyle ilişkilendirmiştir.[19] Jülyen takvimine göre 24 Mayıs, Gregoryen takvimde 1 Haziran 1453 tarihine karşılık gelmektedir.
Gregoryen reformların Doğu Akdeniz’de daha geç benimsenmesi de Jülyen takvimine ait 29 Mayıs 1453 tarihinin bedbaht/uğursuz çağrışımlarıyla birlikte hafızalara kazınmasına katkı sağlamış olmalıdır. Nitekim Yunanistan bu reformları ve Gregoryen takvimi 1923 yılında kabul ederken,[20] Türkiye Cumhuriyeti 1 Ocak 1926’da bu değişikliği benimseyen en son ülkelerden biri olmuştur.[21] Bu geleneksel bağlantılar göz önünde bulundurulduğunda, Jülyen takvimine göre 29 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleşen fetih kutlamalarının[22] tarihinde bir değişikliğe gidilmesi pek olası görünmemektedir.
Yazar: Marios Philippides
Çeviren: Hilal Gültekin Çatak
Makalenin orijinalini YILLIK: Annual of Istanbul Studies dergisinin 2. cildinde okuyabilirsiniz.
[1] Steven Runciman, The Fall of Constantinople 1453 (Cambridge: Cambridge University Press, 1965), xi. Kuşatma, Karga Prodüksiyon tarafından Netflix’e hazırlanan, Emre Şahin’in maharetle yönettiği Rise of Empires: Ottoman [İmparatorlukların Doğuşu: Osmanlı] isimli altı bölümlük dizide ustalıkla canlandırılmıştır.
[2] Agostino Pertusi, La Caduta di Costantinopoli, vol. 1: Le Testimonianze dei Contemporanei (Verona: Fondazione Lorenzo Valla, 1976), 30.
[3] Pertusi, La Caduta di Costantinopoli, 42.
[4] Pertusi, La Caduta di Costantinopoli, 156 (apparatus criticus kısmındaki notla birlikte: “Maii codd. edd., sed legendum Iunii, id est 29 Maii” [El yazmasında Mayıs, fakat Haziran diye okunmalı, sonuç olarak 29 Mayıs]).
[5] Bu ilginç şahıs hakkında son dönemlerde yayımlanan bir biyografi için bkz. Marios Philippides ve Walter K. Hanak, Cardinal Isidore, c. 1390‒1462: A Late Byzantine Scholar, Warlord, and Prelate (Londra: Routledge, 2018).
[6] Isidoros’un mektuplarına ilişkin bir inceleme ve tartışma için bkz. Philippides ve Hanak, Cardinal Isidore, 189–212.
[7] Philippides ve Hanak, Cardinal Isidore, 201 (Latince metin), 205 (çeviri). “inter haec quinquaginta et tres dies Turcus […] obsidens nec quicquam perfecit […] vigessimo itaque nono die mensis Maii proxime peracti aurora illuscente, solis etiam radiis nostros oppugnantibus, mari ac terra urbem invadentes Turci.”
[8] Philippides ve Hanak, Cardinal Isidore, 209 (Latince metin), 211–212 (çeviri). “instabamus usque ad quiqunquagesimum diem. In quanquagesimo vero <quinto> die […] urbs Constantinopolitana […] capta est, die 29 Maii”
[9] Kardinal Isidoros, astrolojiye, kehanetlere ve genel olarak okült ile ilgili meselelere büyük bir ilgi duyuyordu. Bu sayede kendi elleriyle kopyaladığı bazı antik eserlerin el yazmaları korunagelmiştir. Kardinalin ilgi alanlarını gözler önüne seren bu eserler arasında astrolojiyle bağlantı olarak Vat.gr.1698 kodlu Pseudo-Ptolemy sayılabilir. Kardinalin bu alandaki faaliyetleri için bkz. Christos G. Patrinelis, “Ἕλληνες Κωδικογράφοι τῶν Χρόνων τῆς Ἀναγεννήσεως,” Ἐπετηρὶς τοῦ Μεσαιωνικοῦ Ἀρχείου 8/9 (1958/1959): 63–124; ayrıca bkz. Philippides ve Hanak, Cardinal Isidore, 11–12.
[10] Philippides ve Hanak, Cardinal Isidore, 202 (Latince metin), 208 (çeviri). “in Creta die sexta Iulii anno Domini M°CCCC°LIII°”
[11] Philippides ve Hanak, Cardinal Isidore, 201 (Latince metin), 205 (çeviri). Isidoros, Papa’ya yazdığı mektupta astrolojiden hiç bahsetmemiştir. Bu mektup esasen Yunanca yazılmış ancak Kardinal Bessarion’a yazdığı mektuptan dokuz gün sonra bir hümanist tarafından (Isidoros’un Latincesi hiçbir zaman akıcı bir seviyeye ulaşamadığından) Latinceye çevrilmiştir, bkz. Philippides ve Hanak, Cardinal Isidore, 210: “datum Candiae, die XV Iulii LIIIo.” “[…] ut Martem potentissium ac diem et horam eius accuratissime observavit [sc. Mehmed II]; habet enim diligentissimos astrologos Persas, quorum consiliis ac iudicio fretus summa qu<a>eque ac maxima sese consecuturum sperat.”
[12] Sufi hakkında bkz. H.-J. Kissling, “Aq Şems ed-Din, ein türkischer Heiliger aus der Endzeit von Byzanz,” Byzantinische Zeitschrift 44 (1951): 322–333; Philippides ve Hanak, The Siege and Fall of Constantinople, 88–89.
[13] Bu mektup tek bir el yazmasından günümüze ulaşmıştır, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi 5584 ve Halil İnalcık tarafından yayımlanmıştır, bkz. Halil İnalcık, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1954); İnalcık, “Istanbul: An Islamic City,” Essays in Ottoman History (İstanbul: Eren, 1998), 249–271. Daha erken dönemlerde, II. Murad’ın da Konstantinopolis’e gerçekleştireceği saldırı için en uygun tarihin tespit edilmesi amacıyla astrologlara ve okültistlere danıştığı bilinmektedir; bkz. görgü tanığı Ioannis Kananos’un anlatısı, Andrea Massimo Cuomo, Ioannis Canani de Constantinopolitana Obsidione Relatio: A Critical Edition, with English Translation, Introduction, and Notes of John Kananos’ Account of the Siege of Constantinople in 1422 (Boston: De Gruyter, 2016), 21–23.
[14] Agostino Pertusi, La Caduta di Costantinopoli, 60. Bu mektup muhtemelen Yunanca dikte edilmiş ve incipit [giriş] kısmından da anlaşılacağı üzere Latinceye çevrilmiştir: “epistola composita per ser pasium Bertipalia [Pasio Bertipaglia] notarium ad instantiam reverendisimi domini domini Isidori cardinali Sabinensis.” “O diem infelicem, si fas est infelicem dici diem qua natalitia Santae Theodosiae virginis et martiris colerentur, festus quidem haut quaquam dies, verum infesta semper et christiano nomini perpetuo memoranda tantae cladis acceptae memoria praeteriti mensis Junii quarto Kalendas.” Çevirimin ad verbum [motamot] değil, ad sensum [anlama göre] olduğunu belirtmekte fayda vardır.
Azize Theodosia, İstanbul’un Fatih semtindeki Ayakapı yakınlarında yer alan ve günümüze Gül Camii olarak ulaşan büyük bir kilise ile anılırdı. Bu cami ve onunla bağlantılı efsaneler ve halk hikâyeleri için bkz. Philippides ve Hanak, The Siege and Fall of Constantinople, 265–288.
[15] George V. Coyne, Michael A. Hoskin ve Olef Pedersen, der., Gregorian Reform of the Calendar: Proceedings of the Vatican Conference to Commemorate its 400th Anniversary, 1582–1982 (Vatikan: Pontificia Academia Scientiarum, 1983).
[16] Barbaro’nun bu önemli pasajına, kısa bir yorum ve İngilizce tercümeyle birlikte şurada yer verilmiştir; Philippides ve Hanak, The Siege and Fall of Constantinople, 226–227. Kuşatma sırasında şehrin düşüşünü öngören tüm “kehanetler” hakkında bir tartışma için bkz. 214–231. Bu Ay tutulması, daha önce sözü edilen Netflix dizisinin “Ancient Prophecies [Kadim Kehanetler]” adlı beşinci bölümünde çarpıcı bir şekilde canlandırılmaktadır.
[17] Steven Runciman, Barbaro’nun bu hatasını fark etmişti: “[…] Ay tutulması […] iki gün sonradır”; bkz. Runciman, Fall of Constantinople, 196; bir başka yerde ise isabetli bir şekilde Ay’ın 24 Mayıs’ta (Jülyen takvimine göre) dolunay evresinde olduğundan bahseder; ibid., 121. NASA tarafından derlenen Ay tutulmaları kataloğu için bkz. eclipse.gsfc.nasa.gov.
[18] Nestor İskender’in İngilizce tercümesiyle birlikte Slavca metni için bkz. Walter K. Hanak ve Marios Philippides, Nestor-Iskander: The Tale of Constantinople (of its Origin and Capture by the Turks in the Year 1453) (New Rochelle, NY: Aristide D. Caratzas, 1998), 80–81.
[19] Nestor-Iskander, 80: “тако н отшествiе Святаго Духа видҍ.”
[20] Daha önceleri Jülyen takviminin Greko-Bizans versiyonu kullanılmaktaydı. Bu takvim, Bizans döneminde çok daha karmaşıktı. 1 Eylül’ü yeni yılın başlangıcı olarak kabul edip, yılları MÖ 5508 yılında gerçekleştiği hesaplanan Dünya’nın yaratılış tarihinden itibaren saymaktaydı. Bu “eski usul” Jülyen takvimi, Athos Dağı’ndaki manastırlar gibi muhafazakâr dini çevrelerde hâlâ kullanılmaktadır.
[21] Daha önceleri hicreti esas alan İslami ay takvimi kullanılmaktaydı.
[22] Şenlikler ve geçit törenleri için bkz. G. D. Brockett, “When Ottomans Become Turks: Commemorating the Conquest of Constantinople and Its Contribution to World History,” American Historical Review 119 (Nisan 2014): 399–433.